Parlak, beyaz bir metal olan gümüşün ilk kez İÖ 4000 yıllarında kullanıldığı sanılmaktadır. Gümüş kullanımının eskiçağlardan günümüze ulaşan ilk örneği gümüş bir yüzüktür. Beycesultan'da (Denizli) bulunan bu yüzük Bakır Çağı'ndan (Kalkolitik Çağ) kalmıştır. Bugün Londra'daki British Museum'da bulunan Mildenhall hazinesi bilinen en eski gümüş hazinedir. İS 4. yüzyıldan kalan bu hazine Suffolk'un kumlu topraklarında bozulmadan korunmuş ve 1940'larda bulunmuştur. Eski Yunanistan ve İtalya'da gümüş ve altından süs eşyaları, takılar, vazolar, oklar, silahlar, paralar ve başka metaller üzerine bezemeler yapılmıştır. Truva yöresinde İÖ 2000 yıllarından kalma zengin bir definede çeşitli gümüş ve altın eşyalar bulunmuştur. Roma İmparatorluğu'nda İÖ 4. yüzyılda başlayan kabartmalarla süslenmiş gümüş eşya yapımı, imparatorluğun sonuna kadar sürdü. Hıristiyanlık'ın ortaya çıkışından sonra, özellikle Bizans döneminde gümüş genellikle kiliselerde kullanılmaya başlandı. Bu dönemden kalan eşyalara daha çok Anadolu, Suriye, Mısır, Kıbrıs ve Rusya'da rastlanır. Ayar damgasının başlangıcı sayılan kontrol damgaları 6. ve 7. yüzyıllarda görüldü. Bu dönemde, gümüş eşya üretiminde Konstantinopolis (İstanbul) en önemli merkezlerden biriydi.

Ortaçağda yapılan gümüş işleri kralların ve soyluların savaş harcamalarını karşılamak üzere eritildi ve gümüş para basımında kullanıldı. Bu çağda, gümüş eşyaların çoğu kilise için yapılıyordu. 13. yüzyılda bazı Avrupa ülkelerinde evlerde de gümüş kullanılmaya başlandı. 15. ve 16. yüzyıllarda "havari kaşıkları" denen 12 adetlik kaşık takımları yapılmaya başlandı. Saplarına 12 havarinin figürü işlenmiş olan bu kaşıklar vaftiz hediyesi olarak yaygınlaştı. 16. yüzyılda İngiltere Kralı VIII. Henry, Katolik Kilisesi ile anlaşmazlığa düşünce, o dönemin en değerli gümüşlerini kullanan manastırları kapattı. Bu olaydan sonra, İngiliz gümüş ustaları para ödeyen herkes için gümüş eşya yapmaya başladılar. Böylece üretilen eşyalar çeşitlendi. 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da gümüş çokça kullanıldı. Giderek yaygınlaşan kahve, kakao ve çay gibi içecekler için gümüş kaplar yapıldı. Çatal kullanımı da yaygınlaştı. 18. yüzyılda Sheffield'da geliştirilen bir teknikle başka metallerin üzeri gümüşle kaplanabildi. Bu yöntemle yapılan eşyaların ucuz olması, gümüş eşya kullanımının halk arasında yaygınlaşmasına yol açtı. 19. yüzyılda gümüş eşya yapımında makinelerin kullanılmaya başlaması ile el işlemeciliği neredeyse unutuldu

Türklerde 11. yüzyıldan sonra ve özellikle 12. ve 13. yüzyıllarda altın ve gümüş daha çok takılar ile çeşitli eşyalar ve aletler üzerine kakma tekniğiyle yapılan süslemelerde kullanılmıştır. 13. yüzyıldan başlayarak metal işçiliğinde önemli bir merkez olan Musul gümüş işlemelerde de çok gelişmişti. Bugün Paris'te Louvre Müzesi'nde bulunan şişkin gövdeli, üzeri gümüş ve bakır kakmalarla bezenmiş, ejder başlı pirinç ibrik Musul sanatının güzel bir örneğidir.

Döneminin en büyük kültür ve sanat merkezlerinden biri olan İstanbul 16. ve 17. yüzyıllarda gümüş işçiliğinin de merkezi olmuş ve 19. yüzyılın sonuna kadar bu özelliğini korumuştur. Kafkasya kentleri ve Van'da savatlama denen gümüş işleri büyük ün kazanmıştı. Gümüş üzerine kurşunla siyah renkte nakışlar işleme ve bu nakışları gümüş yüzeyiyle aynı düzeye getirme yöntemiyle yapılan savatlama her türlü gümüş eşya ve takıda uygulanırdı.
Osmanlılar'da kakma ve savatlama yavaş yavaş önemini yitirirken, doğrudan gümüşten yapılan eşyalar büyük gelişme gösterdi. Gümüş eşyalar arasında sahanlar, kupalar, ibrikler, leğenler, güğümler, mangallar, şamdanlar, divitler, maşrapalar, sürahiler, aşurelikler, tabakalar, hamam tasları, nargile gövdeleri, gülabdanlar, buhurdanlar, çaydanlıklar ve fincan zarfları sayılabilir. Bilezik, küpe, kolye, yüzük ve tepelik gibi gümüş takılar da yaygın olarak üretilmiştir. Gümüş ayrıca kamçı sapında, ayna arkasında, kemer tokasında ve at eğeri ile öbür koşum takımlarının süslenmesinde de kullanılmıştır. Anadolu'da ve İstanbul'da çok yaygın olan gümüş kemerlerde gümüş işçiliğinin en güzel örneklerini görebiliriz. Bu kemerlerde genellikle telkari denen yapım ve süsleme tekniği kullanılırdı. Telkari yapımında, kalınca çekilmiş gümüş teller istenilen biçimi vermek üzere kesilir, kıvrılır ve birbirine lehimlenir. Böylece yapılan motiflerle süslenen telkari kemerler Osmanlı gümüş işçiliğinin en zarif örneklerindendir.

Osmanlı gümüş işçiliğinin en güzel örneklerinden biri de hamam nalınları üzerindeki gümüş işlemelerdir. Dayanıklı ağaçtan oyularak yapılan nalınların yüzeyi telkari gümüşle kaplanır, bazıları değerli taşlarla da süslenirdi. Bazı nalınlarda ise, kemerlerde olduğu gibi, üzeri kabartmalarla süslü gümüş plakalar kullanılmıştır.
Günümüzde üretilen gümüş eşya ve takılar arasında geleneksel özelliklerini koruyan örnekler bulunduğu gibi, çağdaş motiflere de yer verilmektedir.

A-Z Fiyat Küçükten Büyüğe Sıralamayı Ayarla